16 Aralık 2010 Perşembe

Hamsi Kuşu




Hamsi Kuşu  Malzemeler 1200 gr Hamsi
2 Tatlı Kaşığı Tuz
1/4 Demet Maydanoz
2 Orta Boy Soğan
2.5 Yemek Kaşığı Zeytinyağı
1/2 Yemek Kaşığı Çamfıstığı
1/2 Su Bardağı Pirinç
1 Su Bardağı Su (sıcak)
1/2 Yemek Kaşığı Kuşüzümü
1/4 Tatlı Kaşığı Kara biber
1/4 Tatlı Kaşığı Şeker
1/3 Su Bardağı Mısır unu
2 Adet Yumurta
6 Yemek Kaşığı Sıvı yağ (kızarırken çektiği)

Yemeğin Tarifi  
Balıkları temizle, kuyruklarını koparmadan kılçığını çıkar, yıka, 1 tatlı kaşığı tuz ekle karıştır, süzgeçte 15 dakika beklet.

Maydanozu yıka, ayıkla. Soğanı soy, yıka, ince ince doğra, zeytinyağı ve çamfıstığı ile birlikte tencereye koyup kapağı kapat, kısık ateşte ara sıra karıştırarak 7-8 dakika öldür.

Pirinci yıka, süz, soğana kat, 1-2 kez çevir. Suyu ve kalan tuzu koy, karıştır. Kuşüzümünü serp. Önce orta, sonra kısık ateşte suyunu çekene değin 15-20 dakika pişir. Maydanozu kıy, kara biber ve şekerle birlikte pilava ekle, karıştır. Hamsilerden iki adedinin boş kısımlarını mısır ununa batır, kuyrukları aynı tarafa gelecek şekilde avucuna ser, ortasına 1 tatlı kaşığı kadar pilav koy, üçüncü hamsinin de dış kısmını unla, için üzerine kapat, kuyruk ve baş kısımlarını bükerek iyice yapıştır, kuşa benzer dolmalar yap.

Yumurtayı çırp, dolmaları batırarak kızdırılmış derin yağda kızart.

Not: Karadeniz yöresi yemeklerindendir. Şekli kuşa benzediği için bu adı almıştır. Hamsi Dolması da denebilir. Sebze salatası ile servis edilir

Trabzonspor


                                                                             TRABZONSPOR
Türkiye İdman Cemiyetleri ittifakının kurulması ve Türk Sporunun bu ilk örgütünün tüm Anadolu'ya yayılması, Trabzon'da da etkisini göstermişti. Bu etki sonucu yeni yeni kulüpler kurulmaya başlandı. İdmanocağı, İdmangücü, Necmiati'den sonra Trabzon Lisesi bünyesinde Lise adını taşıyan yeni bir kulübün kurulmasıyla kulüp sayısı 4 olmuştu. 1923 yılından sonra Trabzon'da İdmanocağı ve İdmangücü arasında büyük bir rekabet başlamıştı. Bu öyle bir rekabetti ki İstanbul'daki Galatasaray- Fenerbahçe rekabetine benziyordu. Hatta zaman zaman onu bastırdığı bile oluyordu. Trabzon sanki Ocaklılar, Güçlüler diye ikiye ayrılmıştı. Trabzon'da futbolun bu iki takım arasındaki rekabetten yüceldiği söylenebilir. Rekabet zamanla öylesine büyük boyutlara vardı ki Trabzon'un Türkiye liglerinde geç temsil edilmesine bile sebep oldu. Ne var ki iki kulüp arasındaki çekişme şehrin futbolundaki kaliteyi de her geçen gün arttıran faktör olduğu göz ardı edilemez.

1923 yılında Trabzon'da ilk resmi lig maçları oynanmaya başlandı. İlk sezon İdmanocağı şampiyon olmuştu. Bunu 1923-24,1924-25 sezonlarında Lise takımının arka arkaya şampiyonlukları izledi. 1925 sezonunda yine İdmanocağı şampiyon olurken, 1929 yılına kadar da önce Lise, arkasından Muallim Mektebi daha sonra da Ticaret Lisesi takımları mutlu sona ulaştılar.
İdmanocağı ile İdmangücü arasındaki büyük rekabet 1930'dan sonra had safhaya ulaştı. 1929-30'dan sonra 5 kez arka arkaya İdmanocağı'nın şampiyon olmasından sonra 1934-35 sezonundan itibaren İdmangücü takımı tam 7 yıl arka arkaya şampiyon olarak bu iki takım arasındaki rekabeti büsbütün alevlendirmişti.

1940'lı yıllarda Trabzon futbolundaki güç lise takımlarına geçmişti. Tam 6 kez arka arkaya şampiyonluğu kazanması da bunu gösteriyordu. Bu aralar dikkat çeken bir hususta Trabzon'daki bütün futbol yıldızlarının Lise takımlarından yetişmiş olmalarıydı. Özellikle Trabzon Lisesi bir futbolcu kaynağı olmuştu. 1947-48 sezonundan itibaren şampiyonluk yine İdmanocağı ile İdmangücü arasında el değiştiriyordu. Bu arada Necmiati de iki sezon şampiyon olarak Trabzon futbolunda söz sahibi oldu. Bu arada Trabzon'da yeni yeni kulüpler de kuruluyordu. 1938'de kurulan Doğan Gençlik, 1941 yılında Akçaabat Lisesinde kurulan Akçaabat Gençlik (Bugünkü Sebatspor), 1950 yılında Sürmene ilçesinde kurulan Sürmene Gençlik, 1952 yılında ayni ilçede kurulan Zafer Gençlik, 1953 yılında kurulan Yolspor 1955 yılında kurulan Yalıspor bu takımların başında geliyordu.
1930'lu yıllarda başlayan İdmanocağı, İdmangücü rekabeti 1940'lı, 1950'li, 1960'lı yıllarda olanca şiddetiyle devam ediyordu. Bu gitgide rekabetten öte boyutlara varmaktaydı. Ocaklı ve Güçlü olmak Trabzon'da adeta bir spor mezhebi haline gelmişti. En kötü sezonlarda bile rekabetlerinden hiç bir şey kaybetmiyorlardı.

Trabzon öylesine ikiye ayrılmıştı ki Ocaklılar Sari Kırmızı diye İstanbul'daki Galatasaray'ı İdmangüçlülerse Yeşil Beyaz renklerine rağmen Fenerbahçe'yi destekliyorlardı. Rekabet bir de bu sekliyle alevlenmişti. Bu arada renkleri Sarı Lacivert olan Necmiati bile bu rekabetin dışında kalmıştı. Aslında bu büyük rekabetten en karlı Trabzon futbolu çıkıyordu. Öncelikle şehirde futbol tutkusu körüklenmişti. Bu büyük rekabetten doğan büyük iddia Trabzon'da büyük yıldızların çıkmasına neden olmuştur. Ancak, Trabzon insanının alın yazısı olan gurbetçilik 1930'lu yıllarda Trabzon'daki futbol yıldızlarının kaderine tesir etmişti. Pek çoğu yüksek öğrenim uğruna ana kucaklarını baba ocaklarını terk etmek zorunda kaldılar. Gittikleri İstanbul ve Ankara'da sürdürdükleri futbol yaşamlarında gerçekten büyük yıldız oldular. Bir Hasan Polat ve kardeşi Ali Polat Ankara Gençlerbirliği'nde , bir Selim Satıroğlu, Ahmet Karlıklı Galatasaray'da bir Taka Naci, Zekeriya Bali Fenerbahçe'de, Nazmi Bilge Beşiktaş'ta yıldız futbolcu oluverdiler.
1962-63 sezonunda tüm yurtta bir İl takımı kurulması öngörülmüştü. Zamanın Futbol Federasyonu Başkanı Orhan Şeref Apak, Türkiye liglerini güçlendirmek ve tüm yurda yaymak amacıyla bir seferberlik başlatmıştı. Her ilde bir futbol takımı kurup Türkiye liglerinde yer alması seferberliği büyük bir hızla devam ediyordu. Trabzon elbette ki bunun dışında kalamazdı. Yalnız bir İl Kulübü kurulmasının en zor olan illerin başında kuşkusuz Trabzon gelmekteydi. İdmanocağı, İdmangücü rekabeti Trabzon futboluna öylesine hakimdi ki bu iki kulübün bir çatı altında toplanmasına imkan yoktu. Nitekim böyle bir girişimde bulunmak isteyen bir avuç idealistin daha ilk çalışmalarında bunun imkansız olduğu gerçeği bir kez daha anlaşılmıştı.

Tüm Trabzonlular, Trabzonspor adıyla bir kulübün kurulmasını yürekten arzuluyorlardı. Yetkililerinde araya girmesi, sonucu pek değiştirmiyordu Ocaklılar da, Güçlüler de yeni kurulacak kulüpte kendi isimlerinin, hatta renklerinin hakim olmasını istiyorlardı ve bu konuda en ufak bir fedakarlıkta bulunmuyorlardı. Her gün, her akşam toplantı üstüne toplantı yapılıyordu. Bazen tam bir anlaşma zemini ortaya çıkıyor ama yine en ufak bir ayrıntı her şeyi berbat ediyordu. Havaya silahlar atılıyor, karakollara, hatta mahkemelere kadar uzanan olaylara rastlanıyordu. Öte yandan Futbol Federasyonunun il kulüpleri için tanıdığı sürenin de sonu yaklaşıyordu.
21 Haziran 1966 tarihinde İdmanocağı, Martıspor ve Yıldızspor'un da katılımı ile sarı Kırmızı renkler altında Türkiye 2. Ligine alındı. Ancak, resmi bir yazının süresi içinde ilgili yere tebliğ edilmediği için İdmanocağı'nın İkinci ligde oynaması durduruldu. Bu tarihten yaklaşık bir ay sonra 20 Temmuz 1966'da bu kez İdmangücü, Karadenizgücü, Martıspor ve Yolspor'un katılmasıyla Trabzonspor Kırmızı-Beyaz renklerle kuruldu. Ne var ki İdmanocağı buna karşı çıktı. Danıştay'da açtığı dava ile yürütmeyi durdurma kararı alınınca ortalık yine karıştı. Trabzon'daki gergin durum üzerine araya Zamanın Beden Terbiyesi Genel Müdürü Ulvi Yenal girdi. Ulvi Yenal, İdmanocağı ve İdmangücü'nün birleşmemeleri halinde iki kulübünde Türkiye 2. Ligine alınmayacağını bildirdi. Bu durum Trabzon'da ve her iki kulüp çevresinde "Sok" etkisi yaratmıştı. Birleşmeleri büyük sorun olan bu iki kulübün, birleşmemeleri halinde Trabzon Türkiye liglerinde temsil edilemeyecekti. Trabzon'daki geceli gündüzlü yapılan ve büyük tartışmalara neden olan toplantılar sonunda 2 Ağustos 1967 günü İdmanocağı ile İdmangücü birleşmesi gerçekleşti ve Trabzonspor; İdmanocağı, İdmangücü, Karadenizgücü ve Martıspor'un birleşmesi ile ortaya çıktı.

Artık bütün resmi işlemler tamamlandıktan sonra sıra gelmişti Trabzonspor'un renklerine. Renk bulmak öyle kolay olmadı. Trabzon'da uzun yıllar süren İdmanocağı-İdmangücü rekabetinde Sari-Kırmızı ve Yeşil-Beyaz renkler hakimdi. Trabzonspor'un renkleri bu renklerin dışında olmalıydı. Trabzon'u ve Karadeniz'i simgeleyen renkler aranıyordu. Bu konuda yarışma açılması da gündeme geldi ancak sonra vazgeçildi. Renk için geceli gündüzlü toplantılar düzenleniyordu. Dört toplantıdan sonuç alınamamıştı. Beşinci toplantıda her şey bitecekti. Artık taraftarın da sabrı kalmamıştı. Dönemin Federasyon Başkanı Orhan Şeref Apak sorunu çözmeye çalışırken Federasyon Genel Müdürü Ulvi Yenal'ın makamında toplanan taraflar iki kulübün renklerinden farklı bir rengin seçilmesi üzerinde yoğun tartışmalar gerçekleştirirler. Yaşanan gelişme üzerine sabrı taşan Yenal iki kulübün temsilcilerinden birer renk seçmesini talep eder. Böylelikle İdmanocağı grubu "koyu bordo", İdmangücü ise "açık mavi" üzerinde görüş bildirir. Sonuçta Trabzonspor'u kuran iki köklü kulüp renk konusunu "
BORDO-MAVİ" diye karara bağlarlar.
Böylece bir haftadır şehirde süren renk kavgası sona erer ve Trabzonspor Bordo-Mavi renklerine kavuşur


Trabzon'un Tanıtımı

                                                                    Trabzon


Doğu Karadeniz Bölgesinin tarih ve sosyo-kültürel açıdan en önemli merkezi olan Trabzon, kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, yaklaşık 5000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Bölgenin iklim ve arazi dolayısıyla arkeolojik araştırmalara uygun olmayışı, kesin kuruluş tarihini belirlemede bazı güçlükleri beraberinde getirmektedir. Fakat yapılan bazı yüzey araştırmaları ve mağara sondajları bölgenin binlerce yıldır iskana açık olduğunu ispat etmektedir.

M.Ö. 7. yüzyılda ticaret amacıyla Karadeniz kıyılarına gelen Miletli koloniciler Sinop'tan başlayarak doğuya doğru bir takım yerlerde yeni koloniler kurdular. Bu kolonilerden birini de ele geçirdikleri Trabzon'da kurdular. Kentin stratejik öneminden dolayı Trabzon, bölgedeki bütün kolonilerin merkezi konumuna getirildi. MÖ. 400 yıllarında Perslerle sürdürülen savaşlar sonucunda, geri dönen ordusunu Trabzon üzerinden aktarmak isteyen Ksenophon, anılarını anlattığı "Anabasis" isimli eserinde, yörede Tibaren, Khalybi, Drill, Tzanni, Makron ve Kolkh isimli bir takım savaşçı ve ilkel olmayan kavimlerin yaşadığım belirtmektedir. Bazı Avrupalı tarihçiler eserlerinde sözü edilen bu kavimlerin Turani asıllı olduklarını vurgulamaktadırlar.

Kısa süren ve geniş bir coğrafyaya yayılan Büyük İskender İmparatorluğunun yıkılmasından sonra Trabzon, bir İranlı asilzade tarafından Kuzey Anadolu'da kurulan Pontus Krallığının (MÖ. 280-66) sınırları içerisinde kalmıştır. Bu krallığın Romalılarca ele geçirilmesiyle Trabzon'da Roma Dönemi başlamıştır. Bu tarihten sonra Trabzon, Roma İmparatorluğu'nun Perslere karşı giriştiği seferler için Önemli bir üs konumuna ulaşmıştır.

Roma İmparatorluğu'nun M.S. 395 yıllarında doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmasından sonra bölge, Doğu Roma olarak nitelenen Bizans İmparatorluğunun payına düştü. Bir sınır Themasi (vilayet) olan Trabzon'daki Bizans hakimiyeti 1204 yılında Haçlıların İstanbul'u işgal etmelerine kadar sürdü. Bu tarihten sonra Trabzon, 1461 yılına kadar, yine Bizans İmparatorluğu'nun uzantısı olarak Konmenos Sülalesinin kurmuş olduğu Trabzon Rum Devleti'nin egemenliğinde kaldı.

Bizans hakimiyetinde kaldığı süre içerisinde Trabzon ve yöresi, Kafkasya ve İran üzerinden giren çeşitli Türk boylarının (Huğ, Sabir, Kuman, Peçenek ve Oğuz) saldırılarına maruz kalmıştır. Bunların bir bölümü peyderpey olarak Trabzon'u çevreleyen dağlık arazilere yerleşmişlerdir. Fakat asıl büyük yığılma 1071 'de kazanılan Malazgirt Zaferiyle birlikte gerçekleşmiştir. Anadolu'ya hakim olan Selçuklular, stratejik öneme sahip Trabzon'u birkaç kez ele geçirmeye çalışmışlarsa da başarılı olamamışlardır. Fakat bu saldırılar Trabzon Rum Devleti'nin topraklarının büyük bir kısmının giderek Selçuklu egemenliğine girmesine ve ele geçirilen topraklara Oğuzların Çepni boyunun yerleşmesine neden oldu. Bu dönemlerde Trabzon, tarihi ipek yolunun üzerinde olmasından dolayı ticari açıdan büyük kazançlar sağlamıştır. Bu durum giderek kentin zenginleşmesine, Ceneviz ve Venedikli tüccarları kendine çekmesine önemli ölçüde etki etmiştir. 14. ve 15. yüzyıllarda Anadolu ve Balkanlarda büyümesini sürdüren Osmanlı Devleti, Fatih Sultan Mehmet'in 1453'te İstanbul'u fethiyle bir imparatorluk seviyesine ulaşmıştır. Fatih'in güttüğü Anadolu'nun bütünlüğünü sağlamaya yönelik girişimlerinden biri de Bizans'ın devamı sayılan Trabzon Rum Devleti'ni sınırlarına katmak, böylece doğuya (İran'a) ve kuzeye (Kafkasya-Kırım) açılan kapıya sahip olmaktı. Bu amaçla düzenlemiş olduğu sefer 26 Ekim 1461'de Trabzon'u fethederek Osmanlı sınırlarına katmıştır.

Fethin ardından Trabzon ve yöresi "Trabzon Sancağı" adı altında bir idari birim olarak Osmanlı idari sistemi içerisinde yerini almıştır. 0 devirdeki Trabzon Sancağı, bugünkü Trabzon, Rize, Giresun ve Gümüşhane illerini kapsamaktaydı. Sancak merkezi olan Trabzon, Osmanlı fethiyle birlikte yeni bir döneme girdi. Kentte Türk nüfusu artmaya ve çehresi Türk eserleriyle donanmaya başladı. Bu dönemde ünlü Osmanlı sultanlarından Yavuz Sultan Selim burada valilik yaparken, oğlu Kanuni Sultan Süleyman dünyaya gelmiştir. Bu nedenle Trabzon, tıpkı Amasya ve Kütahya gibi şehzade sancağı olarak anılmıştır.

Osmanlı Döneminde Trabzon şehri stratejik konumu dolayısıyla, idari, askeri ve ticari açıdan önemini günden güne artırdı. Özellikle İran ve Kafkasya yönlerine düzenlenen seferlerde bir askeri üs ve ikmal merkezi işlevi görmesi ve tarihi ipek yolunun buradan geçmesi bu konumunu güçlendirmiştir. yüzyılda Trabzon'a gelen Evliya Çelebi kaleme aldığı seyahatnamesinde şehri Osmanlı'nın en mamur ve en renkli şehirlerinden biri olarak tarif etmiştir. Ayrıca halkının sevecenliği ve zenginliği, şehrin güzelliği ve temizliğinden övgüyle söz etmiştir.

Trabzon, 19. yüzyılın başlarında bölge ayanlarının neden olduğu çatışmaların odak noktası oldu. Bir ara ayanların kontrolüne giren şehir, daha sonra devlet güçlerinin denetimi altına alınarak, bölge ayanlanının isyanı bastırıldı. Bütün bu ayaklanmalar şehirde ve yörede büyük bir huzursuzluğa ve tahnibata yol açmıştır.

1839'da yayınlanan Tanzimat Fermanının uygulanmasında şehir bazı öncelikli vilayetler gibi pilot bölge seçilerek idari, adli ve askeri anlamdaki yenilikler denenerek başarıya ulaşıldı. Aynı dönemde Trabzon'da bir takım imar hareketleri, eğitim ve kültür faaliyetleri dikkati çekecek biçimde yoğunluk kazandı. Matbaa kurularak canlı bir... basın hayatı oluşturuldu. Yeni sivil ve askeri okullar kurularak eğitime ağırlık verildi. 1900'lere gelindiğinde şehirde birçok devletin konsolosluk düzeyinde temsilcilikleri vardı. Avusturya-Macaristan, İran, İngiltere, Rusya, Fransa ve Yunanistan konsoloslukları bunlar arasında en etkin olanlardı. Böylece uluslararası değer kazanan Trabzon, yeni kurulan okulları, renkli basın hayatı ve zengin ticaret imkanları ile Osmanlı'nın son yıllarında belli başlı kentler arasında yer aldı. Bu yıllarda kent merkezinin nüfusu yaklaşık 42.000 civarında bulunmaktaydı.

Trabzon, tarihindeki en karanlık günlerini I. Dünya Savaşının çıkmasıyla birlikte yaşadı. Osmanlı Devleti'nin Almanya yanında savaşa sürüklenmesi, karşı tarafta yer alan Rusya, İngiltere ve Fransa'nın büyük tepkilerine ve saldırgan tutumlarına yol açtı. Bu durumdan nasibini alan Trabzon, Nisan 1916'da Ruslar tarafından işgal edildi, Şehir ve çevresini hakimiyet altına alan Ruslar, yayınladıkları emirlerle Türklerin haklarını kısıtlayan, bunun yanında azınlıkta bulunan Rumları şımartan tavırlar sergilediler. Trabzon halkının büyük bir kısmı bu durum karşısında muhacir olup batıya doğru göçe başladılar. Rumlar ise kurdukları çetelerle geride kalan Türklere karşı saldırılarını artırarak hayali Rum-Pontus Devleti'ni kurmak için çalışmalarını hızlandırdılar. Nihayet 1917'de Rusya'da gerçekleşen Bolşevik İhtilali ile Rus Ordusu dağınık biçimde işgal ettiği Türk topraklarını terk etmeye başladı. Bu geri çekilme sonucunda Trabzon 24 Şubat 1918'de işgalden kurtarıldı. Yeniden Türk hakimiyetine geçen Trabzon, bu kez, oldukça harap bir şekilde bulundu. Evler, camiler ve mezarlıklar tahrip edilmiş, bağ ve bahçeler bakımsız halde bırakılmış, halk ise gerek sağlık şartları ve gerekse saldırılar sonucu bitkin durumda kalmıştır.

Mondros Mütarekesiyle I. Dünya Savaşından yenik ayrılan Osmanlı Devleti Itilaf Devletlerinin bir çok yaptırımı ile karşı karşıya kaldı. 19 Mayıs 1919 tarihinde Atatürk'ün Samsun'a çıkışıyla başlayan bağımsızlık sürecinde Trabzon ve Trabzonlular başarıyla mücadele ettiler. Kurulan "Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" Rum-Pontus ve Ermeni isteklerine yoğun tepki göstererek set çekmeyi başardı. Nihayet, İstiklal Harbinin kazanılması ve 29 Ekim 1923'te Cumhuriyetin İlanıyla Trabzon, Türkiye Cumhuriyeti içerisinde bir vilayet merkezi olarak yerini aldı.

Yunanistan ile karşılıklı yapılan nüfus mübadelesi antlaşması ile kent merkezinde ve kırsal kesimde yaşayan Rum azınlık Yunanistan'a gönderildi. Yeniden yapılanan Trabzon'u 1924, 1930 ve 1937'de yaptığı ziyaretten ile onurlandıran ulu önder Atatürk bu şehre ve halkına verdiği değeri önemle vurgulamıştır.

Cumhuriyet dönemiyle yeni bir çehreye bürünen Trabzon, zengin tarihi mirası, eğitim kurumları, ulaşım hizmetleri, sağlık kuruluşları ve ticari faaliyetleri ile gittikçe büyüyen modern bir şehir olma özelliğini sürdürmektedir.

AİLEM..












Annemin adı Ayten babamın Ahmet.Babam denizci annem Çarşıbaşı Belediyesin de memur.İki erkek kardeşim var isimleri ilhan ve fikret, biri 17 yaşında diğeri 10 yaşında.Büyük kardeşim lise 2 sınıfta okumakta.Küçük kardeşim ilkokul 4 sınıf öğrencisi...


20 Mart 1991 Trabzon doğumluyum.Çarşıbaşı ilçesinde oturuyorum.KTÜ Beşikdüzü MYO Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı bölümünde okuyorum ayrıca AÖF Kamu Yönetimi bölümü öğrencisiyim..3 kardeşin en büyük ferdiyim..